Kısa hikayelerde **anlatıcı** figürü, eserin ruhunu oluşturur. Anlatıcının bakış açısı, okuyucuya sunulan hikayenin derinliği üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Hikayenin kurgusal evreni, anlatıcının seçtiği gözlem açısıyla şekillenir. Bu nedenle, yazara ait olan anlatım tarzı, eserin genel algısını ve okuru nasıl etkilediğini belirler. Kısa hikayelerde farklı anlatı türleri bulunur. Bu türler, yazar ve okur arasında köprü kurarak düşüncelerin aktarılmasında önemli rol oynar. Kısa hikayelerin okuyucu üzerindeki yansımaları, genellikle anlatıcının kim olduğu ile doğrudan ilişkilidir. Kısa hikaye, karakterlerin içsel dünyalarını keşfetmeyi sağlar. Anlatıcı bu süreçte belirleyici bir unsurdur.
Bir hikayede **anlatım** bakış açısı, okuyucunun karakterlerle kurduğu bağı doğrudan etkiler. Üç temel bakış açısı vardır: birinci tekil, üçüncü tekil sınırlı ve üçüncü tekil gods. Birinci tekil bakış açısı, ana karakterin zihnine daha derin bir dalış yapmayı sağlar. Bu durumda okuyucu, ana karakterin duygularını ve düşüncelerini doğrudan deneyimler. Örneğin, Virginia Woolf’un "Mrs. Dalloway" romanında, Clarissa Dalloway’in içsel monologlarıyla okuyucu, karakterin düşünsel karmaşasını anlar. Üçüncü tekil bakış açısı ise daha geniş bir perspektif sunar. Bu bakış açısında, birçok karakterin düşünceleri ve duyguları aktarılabilir. Bu durum, okuyucuya daha kapsamlı bir bakış açısı sunar.
Anlatım bakış açısı, okuyucunun karakterlerle hissettiği empatiyi etkiler. Örneğin, yalnızca bir karakterin bakış açısından yazılan bir hikaye, okuyucunun o karakterle daha derin bir bağ kurmasını sağlar. Oysa çoklu bakış açıları, hikayenin daha geniş resmini çizer. Okuyucu, böylece farklı karakterlerin düşüncelerini ve duygularını keşfedebilir. Kısa hikaye formatında, bakış açısı değişimi yapıldığında, okuyucunun hikaye içerisindeki uygunluğu da değişir. Bu yüzden, seçilen bakış açısı, anlatıcının rolüyle bütünleşik bir şekilde ilerler.
Kısa hikayelerde farklı **anlatıcı** türleri bulunur. Ana anlatıcılar, hikayenin kurgusunu şekillendiren temel unsurlardır. Üç ana anlatıcı türü, her birinin kendine özgü özellikleri vardır. Birinci tekil anlatıcı, kişisel deneyimlerini ve duygularını paylaşır. Kendi bakış açısını önemli görerek, diğer karakterlerin düşüncelerine mesafeli durur. Örneğin, "Büyük Kayıp" adlı hikayede, anlatıcı olan karakter her şeyi kendi içsel düşünceleriyle aktarmaktadır.
Üçüncü tekil sınırlı anlatıcı, farklı karakterleri gözlemleyebilir ama bu karakterlerin iç dünyasına tamamen dalmaz. Okuyucudan, bir karakterin bakış açısıyla hikayeyi deneyimlemesini ister. Bu anlatıcı türünün gücü, okuyucuya bir karakterle derin bir bağ sunarken, genel hikaye akışını da etkili bir şekilde yönlendirebilmesidir. Üçüncü tekil tümüyle, tüm karakterlerin duygu durumunu ve düşüncelerini anlama fırsatı verir. Ancak, okuyucu her bir karakterin hislerini aynı derinlikte hissedemez. Kısacası, kullanılan anlatıcı türü hikayenin genel yapısını ve okuyucu üzerindeki etkisini zenginleştirir.
Anlatıcı, kısa hikayelerde okuyucu üzerindeki etkileri ile dikkat çeker. Anlatıcının kim olduğu ve nasıl bir perspektife sahip olduğu, okurun hikayeye olan bağlantısını etkiler. Birinci tekil anlatıcı, okura karakterin iç dünyasını ve yalnızlık duygusunu hissettirirken, kişinin kişisel deneyimleri üzerinden bir yolculuğa çıkartır. Örneğin, "Küçük Prens" gibi eserlerde, ana karakterin zaafları ve hayalleri, okuyucuya bir duygusal yolculuk sağlar.
Üçüncü tekil sınırlı bakış açısında ise, okuyucu farklı karakterlerin bakış açılarını deneyimleyebilir. Birden fazla karakterin düşünceleri arasında geçiş yapmak, okuyucunun hikayenin çok yönlü bir yapısını kavramasına olanak tanır. Bu durum, karakterler arasındaki çatışmaları anlamayı da kolaylaştırır. Okuyucunun hikayeyi deneyimleme biçimi, anlatıcının tercih ettiği bakış açısı ile şekillenir. Bu nedenle, okurun hikayeye olan ilgisi ve bağları, kullanılan anlatıcı türüne bağlıdır.
Anlatıcının hikaye içindeki yeri, **hikaye** yapısını oluşturur. Kısa hikayede anlatıcı, hikayenin gelişiminde kritik bir rol üstlenir. Yazara ait olan bakış açısını ve tercihleri, hikaye yapısı üzerinde belirli bir etki meydana getirir. Kısa hikayelerde anlatıcı, olayların nasıl gelişeceğini, karakterlerin neden bu şekilde düşündüğünü aktaran bir temel yapı oluşturur. Başka bir deyişle, anlatıcının sesi, hikayenin yaratılışında en etkili unsurlardan biridir.
Ayrıca, anlatıcının yeri, hikayenin akıcılığı üzerinde de belirleyicidir. Okuyucu, anlatıcının belirlediği çerçeve içinde davranış ve duygu durumlarını keşfeder. Yazar, anlatıcı üzerinden hikaye boyunca okuyucuya iletmek istediği mesajı, olayların ve karakterlerin gelişimiyle bütünleştirir. Anlatıcının etkili bir şekilde kullanılması, hikayenin kalitesini artırır ve okuyucu üzerinde kalıcı izlenimler bırakır. Bu noktada, anlatıcının hikaye yapısındaki yeri, eserin bütünlüğünü ve çekiciliğini pekiştirir.